Bir Amerikalı Müslümanla 2004 yılında yapılmış Sohbetin bir
bölümü.
Şöhret afettir. Özellikle benim gibi zayıf bir Müslüman için
yıkıcı etkileri olmasından çok korkuyorum. Bu sebeple bu sohbetimizi aktarırken
hatalarımı yaymamayın ve adımı yazmayınız.
Illinois’liyim, ama Springfield’liyimdir Chicago’lu değil
yani. (Gülüyor) Şehirde bir Türk tanıyordum. Suphanallah Allah ondan razı
olsun, sonradan kendisinin Nakşi olduğu olduğunu öğrendiğim bu Türk masallarda
örnek olsun diye anlatılan hayali adamlar gibiydi. Sabırlıydı, hep güler
yüzlüydü. Parasını paylaşıyordu ki bu şüphelenmek için yeterli bir sebepti.
Yiyecek paylaşırdı ve sen nasıl oluyor da hep mutlusun be adam soruları
soruluyordu bu Türk’e. Hidayetime vesile olan Allah ondan razı olsun bu Türk
kardeşimdi.
Müslüman olduktan sonra karımın da Müslüman olması için çok
dua ediyordum. Çünkü ona aşıktım ve kafir olarak ölme ihtimali beni çok korkutuyordu.
Sabırla kendi görmesi gerektiği konusunda aldığım nasihatlere uyarak onu hiç
zorlamadım. Zaman geçtikçe korkularım artmıştı çünkü her an ölebilirdik.
Hidayet için Allah’a yalvarıyordum. Birlikte namaz kılacağımız, Resulullah Aleyhissalatu
vesselamın hayatını okurken beraber ağlayacağımız anları hayal ediyordum. Turist
olarak Türkiye ye gidip orada milyonlarca Türkün arasına girme fikri geldi
aklıma. Oradaki herkesin aynı olacağına şüphesiz inanıyordum çünkü genelleme bir
Springfield geleneğidir. (Gülüyor)
Türkiye ye gitme fikri iyi bir fikirdi çünkü aynı zamanda
İstanbul demek dünyadaki bütün Müslümanların umudu demekti. Her şey kötüye
gittiğinde İstanbul’daki kahramanların dünyayı Müslümanlar için daha iyi bir
yer halime getirme konusunda yaptıklarını neredeyse sahabeler kadar yoğun
fedakarlıklardı çünkü.
Her neyse İstanbul’a vardığımızda uçakta başlayan hayal kırıklığı
hava alanında doruğa çıktı. Çünkü ben imrendiğim Müslümanları beklerken karşıma
Avrupalılara özenen ucubeler çıktı. Ucube lafı için Türkler bana hakkını helal
etsin hakaret etmek için söylemiyorum. Karmakarışık kafaları, arada kalmış
hayat tarzları ve bize benzemek için İslam’a yaptıkları beni çok üzmüştü.
Günler geçtikçe Türkiye de İslam’ın aileden miras kalmış çarpık geleneklerden
oluştuğunu görünce umudumu yitirmiştim. Bunu
anlamanızı beklemiyorum aslında çünkü gerçek anlamada bir İstanbullunun Türkiye
dışındaki bir Müslümanın hislerini anlaması biraz zor. Biz dışarıdayken Türkiye
üzerinden hayal kurarız. Resmi evraklarda Türkiye yazılması kağıt işlerdir diye
düşünür ve duygusal anlamda Osmanlının varlığını hissedip cesur davranırız.
Bunun böyle olmadığını görünce doktorun, kansersiniz ve yakında öleceksiniz
dediği andaki gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Zamanla Ortadoğulu Müslümanların
Türkiye için aman canım onlarda Müslüman mı laflarını kıskançlıktan değil de
bir şeyler bilerek söylediklerini anlamaya başladım.
Her neyse karımı başka Müslüman kadınlarla tanıştırıp
kocalarıyla birlikte nasıl namaz kıldıklarını duymasının iyi geleceğini
düşünüyordum. Türkiye diye bir ülkenin artık İslam'ın umudu olmadığını ve fazla
kafaya takmadan kendi başımızın çaresine bakmamız gerektiğini tamda bu günlerde
anlamıştım. Çünkü öğrendim ki Türkiye de kimse kocasıyla beraber namaz
kılmıyormuş. Hatta 5 vakit düzenli namaz kılma konusu uzun yıllardır ciddiye
alınmıyormuş. Düşünebiliyor musunuz ikisi de Müslüman ama şu ana kadar evde yan
yana hiç namaz kılıp birlikte ağlayarak tevbe etmemişler. Suphanallah size kim
ne yaptı böyle?
2004 / Sultanahmet
Söz edilen Türk, 28 Şubat hainlerinin zulmünden Amerika'ya kaçan Bülent hocamızı rahmetle anıyorum.
Söz edilen Türk, 28 Şubat hainlerinin zulmünden Amerika'ya kaçan Bülent hocamızı rahmetle anıyorum.