22 Mart 2011 Salı

NÜKLEER SANTRALE NEDEN EVET?

Önce birkaç soru cevapla başlayalım.
1: Dünyada kaç ülkede ticari elektrik amaçlı nükleer santral var?35
2: Hangi ülkelerde nükleer santral var.(AFRİKA)01.Güney Afrika Cumhuriyeti
(ASYA)02.Çin
03.Ermenistan
04.Güney Kore
05.Hindistan
06.İran
07.Japonya
08.Kazakistan
09.Kuzey Kore
10.Pakistan
11.Tayvan
(AVRUPA)12.Almanya
13.Belçika
14.İngilitere
15.Bulgaristan
16.Çek Cumhuriyeti
17.Finlandiya
18.Fransa
19.Hollanda
20.İsveç
21.İsviçre
22.İspanya
23.İtalya
24.Litvanya
25.Macaristan
26.Romanya
27.Rusya
28.Slovakya
29.Slovenya
30.Ukrayna
(AMERİKA)31.ABD
32.Kanada
33.Meksika
34.Arjantin
35.Brezilya
Her ülkede kaçar tane var? Güçleri ve sınıfları nedir gibi detaylı bilgiler için:http://tr.wikipedia.org/wiki/Dünyadaki_nükleer_santraller_listesi


2010 yılı verilerine göre dünyada şu anda aktif olarak 510 adet reaktör, 251 adet nükleer santral sivil amaçlar için enerji üretmektedir. Askeri, özel deneyler, araştırma, gemi, denizaltı, yakın uzay istasyonları, uzak uzay araştırmaları, uydu teknolojileri ve sağlık hizmetleri içinse ayrıca 400 ün üzerinde nükleer araştırma tesisleri ve reaktörleri çalışmaktadır.Kaynak : http://www.iaea.org/
Ortaya çıkan bu tabloya bakarak bile nükleer santral yapmak konusunda tartışmak yerine geç kaldığımız için hayıflanmamız lazım. Peki Türkiye neyi tartışıyor, neden tartışıyor hatta daha önemlisi neden tartıştırılıyor?Nükleer santrallere karşı çıkanların söylediklerine bakalım önce. Bu arada dikkat edelim karşı çıkanların hiç biri bilim adamı değil. Hepsi ya gazeteci, ya çevreci yahut ideolojik bir kanaat önderi.
Karşı olanların ilk söyledikleri, hep söyledikleri gibi çevre.

En çok konuşulan kuş katili olarak bilinen rüzgar gülleri. Göçmen kuşların ani ölümlerine sebep olan, hatta uluslar arası verilere göre son on yılda iki farklı kuş türünün soyunun tükenmesine resmen sebep olan bu rüzgar gülleri çevrecilerin adete gülü. Türkiye coğrafyası rüzgar ile elektrik üretmeye uygun değildir. Diyelim ki uygun ve her yeri bu kuş katili pervanelerle donattık. Ortaya çıkan enerji ihtiyacımız %0.8 i. Harcanan para en iyi ihtimalle kendisini 700 yılda amorti ediyor.
Fosil yakıt kullanan termik santraller ve hidroelektrik santrallerine baktığımızda, kuşların ölmesinden daha büyük bir felaketle karşılaşıyoruz. Bu santrallerin bacalarından karbon monoksit (CO) ve karbondioksit (CO2) yayılıyor. Bu iki gaz da hem sağlık için hem de küresel ısınma açısından son derece tehlikeli gazlardır. Ayrıca bu santrallerden çıkan atıklar, küller ve gazların içinde bol miktarda kükürt, azot ve karbon vardır. Bu santraller aynı miktarda enerjiyi üretmek için bir nükleer santralin tam 4.000 katı radyasyonu doğaya salmaktadırlar. Geri dönüşümü imkansızdır.
Güneş enerjisi. Bu en ucuz ve en sağlıklı enerjidir. Ancak Türkiye yüz ölçümünün yarsını bu panellerle kaplasak bile, bırakın potansiyel ihtiyacı şu andaki mevcut tüketimimizin ancak %4 ünü karşılayabiliyoruz. Bu arada ülkenin yarsını güneş paneli ile kapladık. Hanelerde destek amaçlı kullanılması özellikle sıcak su için tavsiye edilen ve dünyada kullanılan sistemdir.
Nükleer santral meselesi Türkiye'nin nükleer enerjiyle tanışması demektir. Batı için rahatsız edici taraf budur. Avrupa ülkelerinde yüzlercesi aktif olarak çalışmaktadır. Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya da şu anda aktif olarak çalışanlarının yanında inşaatı süren santraller vardır. Bu gün bizi AB ye şikayet eden Yunanistan mesela. Kriz olmadan önce AB den nükleer program desteği ve fon talep etmişti. Birleşik krallık Yunanistan'ın acilen nükleer santral kurması için demeçler vermişti. Biz yapınca mı çevreye zararlı ve tehlikeli oldu bu santraller. Fransa ihtiyacının %80 nine yakınını nükleer enerjiden elde diyor. Nükleer silahlar yapıyor. Adalarda nükleer deneyler yapıyor. Ayrıca, 2 adet santral inşaatına devam ediyor. Ama sıra Türkiye’ye gelince siz yapmayın. Niye? Çevreye zararı olabilir.
Bu gün bu santrale karşı çıkanlar yıllar önce boğaz köprüsüne de karşı çıkmışlar. Türkiye'nin önünü açacak, gelişmesini ve kalkınmasını sağlayacak, dünya ile rekabet edecek hale getirecek her türlü gelişmeye karşı çıkılmış. Bahaneleri hep aynı Çevre.
Türkiye'nin nükleer santrale hatta santrallere ihtiyacı var. Çünkü nükleer enerjiye ihtiyacı var. Global savunma, uzay araştırmaları ve kendi uydumuzu yapabilmemiz için bu teknolojiyle tanışmamız gerekiyor. Aynı Güney gibi Kore gibi mesela. İlk santralini 1978 de ABD den almış. İkincisini Kanada dan lisans alarak yapmış. Şimdi kendi santrallerini kendisi inşa ediyor.

İngiltere neden karşı çıkıyor Türkiye'nin nükleer santral yapmasına? Çünkü bizden kömür diye aldığı uranyumları artık kendimiz kullanmaya başlayacağız. Çünkü kendi enerjisini üreten güçlü bir ülke olacağız. Çünkü nükleer teknolojiyle tanışacağız. Çünkü Avrupa ya yılda ödediğimiz 60 milyar doları ödemeyeceğiz.
Doğal uranyum bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biriyiz. Prof. Dr. Ahmet 

Bayülken’in dediği gibi doğal uranyum kullanan bir santral yapmalıyız. Avrupa'nın çevrecilik üzerinden yaptığı provokasyonlara inanmadan kendi enerjisini kendi üreten bir ülke olmalıyız. İlk santralimiz anahtar teslim almalıyız. Ama sonrakileri kendimiz yapabiliriz.

Ya deprem olursa?Prof.Dr. Altuğ Şişman'a kulak vermeliyiz. Diyor ki doğru analizle depremden zarar görmeyecek ve sızıntıyı imkansız hale getirecek santral yapmak mümkün. Konun uzmanı bir hoca bu yönde beyanat verirken, köşesinden ahkam kesen kronik muhalif gazetecilere göre ise mümkün değil. İdeoloji denen deli gömleğini giymiş bu her şeye karşı olan korku imparatorluğunda oturan sakinlerine göre hiçbir şey yapmamalıyız.

Köprülere, barajlara, fabrikalara, santrallere, ağır sanayiye ve yani sözün özü bütün icraatları çevreyi bahane ederek engellemeye çalışan bu konformizm miskinlerin asıl derdi nedir? Türkiye’de bir kesim neden sürekli gelişmelere karşı çıkar?